12 Mayıs 2015 Salı

TAŞINDIK :)

Küçük umutlarla yazmaya başladık yazmaya. Kısa sürede çok ilgi gördü yazılanlar ve paylaşılanlar.

Durmak yok devam !!

Yazılarımıza ve paylaşımlarımıza  www.egitimguncesi.com   adresinden devam ediyoruz.



2 Nisan 2015 Perşembe

Habitat Oluşturduk



Fen Bilgisi dersimizde konumuz "Canlı ve Cansız Varlıkların Yaşam Alanları" öğrencilerimize yaparak yaşayarak öğretme yolunu benimsediğimiz için sınıfımızda "Teraryum" ve "Su Habitatı" oluşturma kararı aldık.




Teraryum Nedir?




Teraryum (Latince terra (toprak) +‎ -arium, aquarium kelimesi ile anolojiden türetme), kavanoz ya da akvaryum gibi kapalı bir mekanda kuru bir habitatı simüle eden bir alanın adı. Bugün her ne kadar bir süs eşyası gibi algılansa da, teraryumu bir ekosistem olarak görmek önemli. Zira bu durum teraryumun estetiğinin de belirleyicisi.




Hadi Teraryumu oluşturalım!

Öğrenclerimizle "canlı ve cansız varlıkların farklarını ve yaşam alanlarını konuştuktan sonra sınıfımızda bir yaşam alanı oluşturabilir miyiz? "diye düşündük.




Sınıfımızda teraryum oluşturma sürecimiz:

Sınıfımızdaki öğrencilerimizi 3 gruba ayırdık. Her gruba nemli olan toprak verdik ve incelemelerini istedik. Öğrencilerimiz toprağı incelerken içindeki taşları ve çöpleri temizlediler. Toprağın içinde buldukları canlıları bir kaba koydular( solucan, böcek vb.)Daha sonra öğrencilerimizle toprak hakkında sorular oluşturduk.




Toprakta niçin bitki kökleri vardır?

Toprakta solucan nasıl nefes alır?

Solucanın toprağa faydaları nelerdir?

Toprağın hayatımızdaki önemi nedir?




Toprağımızı temizledikten sonra kenara alıyoruz. Akvaryumumuzun içini iyice temizledikten sonra tabanına çakıl taşlarımızı diziyoruz.Çakıl taşlarının en altta olmasının bir çok nedeni var. Taşlar tabanda biriken suyun neme çevrilmesine yardımcı olacak, toprak için bir temel oluşturacak ve kök çürümesini engelleyecektir. Aksi halde taban çamur gibi olur. Taşların üzerine filtre işlevi görecektir. Kenara aldığımız toprağımızı torfla karıştırıyoruz. (Torf, temiz ince elenmiş ve kaliteli olmalı. İçinde yabancı maddeler, organik ürünler ya da gübre bulunan ürünleri kullanmamaya özen gösterin. Aksi halde teraryumunuzun içinde bilumum mahlukat türeyecektir.:))))) Karıştırdığımız toprağı akvaryumumuzdaki çakıl taşlarının üzerine yerleştiriyoruz. Daha sonra öğrencilerimize teraryumumuza dikeceğimiz çiçekleri tanıtıyoruz. Teraryuma çiçekleri diktikten sonra kaktüs tohumu ve renkli çiçek tohumlarımızı ektik. Daha sonra öğrencilerimizin getirdiği Bodrum evlerini ve oyuncaklarını teraryumumuza yerleştirdik.

1 Gün Sonra

Teraryumumuzun içine solucanlarımızı ve salyangozlarımızı yerleştirdik.

Ve Gözlem Zamanı

Öğrencilerimiz bitkilerimizi ve hayvanlarımızı gözleyerek gözlem defterlerine yazmaya başladılar.
































































































25 Mart 2015 Çarşamba

BÖLME KOLAY İŞ

"Hayatımızın her köşesinde var olan matematik nasıl öğretilmelidir?" Aslına bakarsanız çok zor bir soru :) İşte zümre arkadaşlarımla ders öncesi hazırlıklarımızı yaparken birbirimize sorduğumuz sorulardan bir tanesi :) İki haftadır bölme konusunu işlemeye başladık. Bölme kavramını öncelikle kelime olarak inceledik.
Öğretmen: "Bölme" kelimesi dediğimizde aklınıza neler geliyor?
Öğrenci: Ayırmak, paylaştırmak.
Öğretmen: Farklı olarak neler diyebiliriz?
Öğrenci: Karpuz.
Öğretmen: :)
Şimdi öğrenci neden karpuz demiş olabilir? Geçen sene öğrencilerimizle bölme işlemine geçtiğimizde Bölme işleminde yer alan kavramları( Bölünen, bölen, bölüm, kalan) nasıl somutlaştırdık bir bakın.



Bu kavramları tekrar hatırladıktan sonra matematik köşemizde bulunan nohutları görev dağılımı yaparak(sınıf yönetimi) öğrencilerin arkadaşlarına dağıtmalarını istedim.
Yaşasın nohutlar!
Masalarındaki nohutların içinden 20 tane ayırmaları söylenir. Daha sonra ayrılan 20 nohutları 4 gruba eşit bir şekilde paylaştırmaları istendi. (gruplama) Bu süreç farklı sayılarla 4-5 kez devam ettirilir. (somut işlemler döneminde dokunmak, sürece dahil olmak önemlidir.)




"Bölme işlemini bilmeden bölme yapılabilir mi?" dedik
Bakın hangi yolları bulduk :)

24 Mart 2015 Salı

Teşekkürler :)

Bizim kurduğumuz güzel bir hayaldi aslında. Hevesli, yeniliklere açık, öğrenmeye ve öğretmeye meraklı, paylaşmaya açık öğretmenler olarak, aklımıza gelip uyguladığımız her etkinliği paylaşmak istedik. Blog fikri oradan çıktı zaten. Ufak ufak başladık yazmaya, görsellerle zenginleştirmeye. Aldığımız yorumlarla büyüdük, geliştik. Duyduğumuz motive edici sözler, öneriler, eleştiriler, hepsi paylaşacağımız bir sonraki yazı için alt yapı oluşturdu kafamızda. Ne mutlu bize ki paylaştıklarımız sizlerle çoğaldı.. Kendi başımıza başladığımız yolda şimdi 11.124 kişilik kocaman bir aile olduk. Paylaşımlarınız, yorumlarınız, destekleriniz için teşekkürler. 

Birlikte öğrenmeye devam etme dileğiyle.. J



9 Mart 2015 Pazartesi

8 MART 1857’ den 2015 ‘e…



   "Kadınlar Günü" adı altında, her yıl mart ayının 8.günü kutlanan bu özel günün anlamını biraz irdelemeye ne dersiniz? Hadi o zaman ; 8 Mart 1857 tarihinde Amerika ‘da daha iyi çalışma koşulları için hak ararken canlarından olan kadın işçileri ve bu elim olayı unutmamak adına 8 Mart gününü “DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ” olarak kutlamamızı sağlayan Clara Zetkin’ i de hatırlayalım.

     Yaşamı var eden, güzelleştiren, cana can katan, varlığıyla evi yuva yapan, fedakarlıkta sınır tanımayan, evladı için yeri geldiğinde yaşamını hiçe sayan varlıktır kadın… Tam da burada uzun yıllar önce tanıdığım bir kadından söz etmek istiyorum. O, yürüme engelli çocuğunu sırtına bağlayıp iki büklüm şekilde yaklaşık yarım saatlik bir yolu yürüyerek okula getirip götüren ve bundan hiç şikayetçi olmayan anayı, hiç unutamadım. Onun bütün arzusu çocuğunun hayata karışması, bir şeyler öğrenmesi, kısacası onu mutlu görebilmekti


Böylesi örnekleri çoğaltmak mümkün ….

   Eli öpülesi kadınlar, annelerimiz…En büyük hayalleri evlatlarının okuması “ADAM OLMASI”, güzel bir geleceği olması ,kendisininin yaşayamadığı her güzelliği evladının yaşamasıdır.


Bu arada Türk ulusunun gururu büyük Atatürk’ü yetiştiren Zübeyde Hanım’ı, sporda, sanatta,bilimde ,siyasette öncü olmuş cumhuriyet kadınlarını, insanlığa hizmet ülküsüyle yaşamını tüketmiş tüm kadınları en derin sevgi, saygı ve minnet duygularıyla anmak istiyor sözü büyük ustaya bırakıyorum.


Ve kadınlar

Bizim kadınlarımız:

Korkunç ve mübarek elleri

İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle

Anamız, avradımız, yârimiz

Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen

Sofradaki yeri öküzümüzden sonra gelen

Bahriye AKDOĞAN

7 Mart 2015 Cumartesi

CLARA ZETKİN, KADIN DİRENİŞİNİN BAŞLANGICI



Kadın hareketinde birliğe giden uzun yolun başlangıcı

Her şey II. Enternasyonal’in 1910 yılında yapılan kadın konferansında bir öneriyle başladı, kuşkusuz hemen orada bitmedi. Clara Zetkin’in doğup yaşadığı yıllarda (Doğum T: 1857,Wiederau) kızların ilkokuldan sonra eğitim görmesi ve bir meslek sahibi olması hoş karşılanmaz, hatta zararlı bulunurdu. Ekonomik açıdan yoksul köylü ve işçileri, toplumun diğer kesimlerinden (aristokratlar, burjuvalar, az da olsa düzenli geliri olan devlet memurları vs.) ayıran kalın bir duvar vardı. Clara Zetkin’nin babası Gottfried Eissner, Wiederau köyünde öğretmendi. Kızının kişilik karakteri üzerinde etkili olan anne Josephine Vitale ise kendi babası aracılığıyla Fransız Devriminin eşitlik ve özgürlük bilincini taşıyan bir kadındı.

Clara iki kardeşiyle birlikte temel eğitimini köyde babasından aldı. Aile, çocuklarının meslek edinebileceği bir eğitim görmesi için Leipzig’e taşındı. Burada Alman Kadın Derneği’nin kurucularından olan Luise Otto Peters ve Auguste Schmidt’le tanışan anne Josephine, A.Schmidt’in yöneticilik yaptığı kız öğretmen okulunda Clara’nın eğitime devam etmesini sağladı. Clara okulda bir yandan İtalyanca, Fransızca ve İngilizce öğrenirken diğer yandan klasik aydınlanma ve Fransız Devrimi sonrası realist dönem yazarlarının eserlerini okuyarak kendini geliştirdi. Yine A.Schmidt’in kadınlar için eşitlik anlayışı öğrencileri üzerinde çok etkili oldu, Clara da bu hareketi gönülden destekliyordu…

Clara’nın böyle bir çevrede büyümesinin ve eğitim görmesinin kadın sorunu konusundaki özel duyarlılığını etkileyerek şekillendirdiği düşünülmektedir. Yalnız Auguste Schmidt’in içinde yer aldığı Alman Kadın Derneği çevresinde mücadele eden kadınların amacı, kadınların mevcut düzen içinde erkekler gibi iyi bir eğitim ve meslek sahibi olmasına dönüktü. Haliyle böylesi bir amaç, gelişmekte olan burjuva sınıfındaki kadınlara hizmet etmekten öteye geçemiyordu. Clara erkek kardeşi Arthur’un arkadaşının evlerine getirdiği sosyal demokrat bir gazete aracılığıyla ezilenlerin mücadelesinin sınıfsal boyutunu daha farklı bir pencereden kavrayıp tartışır hale geldiğinde, okul yöneticisi A. Schmidt’le ters düşmeye başlamıştı. A. Schmidt, “korkunç insanlar”, “halk bozguncuları” dediği sosyalistlerden ayrı durması için Clara’nın annesinin de desteğini alarak Clara’yı bu yönde ikna etmeye çalışmış, ancak başarılı olamamıştı. Clara, A. Schmitd için daha sonra “ateşli, esprili, mantıklıydı, fakat sosyalist düşüncelerini dile getirirken bazen oldukça rahatsız vericiydi” diye belirtmiştir. Clara ayrıca Leipzig’de eğitim gören Rus öğrenci gruplarından biriyle de temas halindeydi. Gruptaki Varvara onun yakın arkadaşıydı. Ailesinin servetinden, varlığından feragat ederek kendini Rus işçi ve köylülerinin kurtuluş davasına adayan Ossip Zetkin de bu yıllarda Leipzig’de bulunuyor ve Rus öğrenci gruplarını devrimci düşünceleriyle etkilemeye çalışıyordu. Ossip, Clara’yı burada fark etmiş, onu İşçi Eğitim Derneği seminerlerine katılması yönünde teşvik etmişti.



Clara’nın okulu bitirdiği ve öğretmenlik liyakatinin tanındığı yıl olan 1878 Almanya’sında sosyalistler üzerinde ağır baskı, takip ve soruşturmalar vardı. İşçilerin aileleriyle birlikte yaşadığı sefalet içler acısıydı. Örgütlenme, yokluktan kurtulma arayışları, aynı boyutta kendini dayatıyordu. Clara ise özellikle kadınların çocuklarıyla birlikte yaşadığı hasta, aç ve sefil yaşamın ilk elden tanığıydı. Sosyalistlerin örgütlenmesinin önüne geçilmesi için anti-sosyalist yasalar diye bilinen yasaklar devreye girmişti. Yoksullukla birlikte hızla gelişmekte olan proletaryanın devrimci rolü karşısında Clara kendisini artık mücadelenin bir unsuru olarak görmekteydi.

Anti-sosyalist yasa uygulamaları çerçevesinde Ossip Zetkin, 1880 yılında Leipzig’den sürüldüğünde Paris’e gitmişti. Çok geçmeden Clara da Ossip’in yanına geçer ve orada evlenirler. O dönemde eğitim görmüş yabancı göçmenlerin gelir kaynağı ise genellikle çeviri ve yazılarından aldıkları telif ücretidir. Clara ve Ossip’in biri 1883, diğeri 1885 yıllarında olmak üzere iki oğlu olur. Yetersiz beslenme, iki çocuğun doğumu derken Clara, 1886 yılında vereme yakalanır ve kardeşinin ısrarı üzerine çocuklarıyla birlikte tedavi olmak için Almanya’ya döner. Ossip, Paris’teyken o çocuklarıyla sanatoryumda kaldı. Sanatoryumdan çıktıktan sonra bir süre Leipzig’de yaşamaya devam ederek, işçilerin illegal toplantılarında konuşmalar yaptı. Paris’e dönüş yolculuğunda işçiler onu çiçeklerle, “Yaşasın Uluslararası Sosyal Demokrasi” sloganlarıyla uğurladı.

Döndükten bir süre sonra Ossip omuriliğinden hastalanarak felç olur. Clara’nın maddi ve manevi yükü çok ağırlaşmıştır. Davasına eş değerde bir tutkuyla sevip bağlandığı, sosyalist aydınlanma uğraşında Leipzig’deki işçi toplantılarında, illegal ortamlarda mücadele yeteneğini yakından takip ettiği öğretmeni, çocuklarının babası acı çekmektedir. Eşine, çocuklarına bakmak, göçmenlik şartlarında evinin geçimini sağlamanın ağırlığı tüm şiddetiyle üstündedir. Ossip iki yıl felçli yaşadıktan sonra 1889 yılı ocak ayında vefat eder. Ossip’in ölümü, Clara Zetkin için dünyanın başına yıkıldığı bir andır. Büyük bir şok geçirmiş ancak ağlayamamış, çocuklarının feryatlarını duymamış, olanları sessizce izlemiş ve hastalanıp yatağa düşmüştür.

1889 yılı 14 Temmuz’unda Fransız Devrimi’nin 100. yıldönümü kutlamalarında uluslararası proletarya yeni bir enternasyonal oluşturmak için Paris’teydi. Clara bu kutlamalarda acısını belli ölçülerde yenmiş olarak gülümseyebiliyordu. Orada Berlinli işçi kadınları temsil etmek için onay almıştı. Kongrenin hazırlık aşamasında sıkı bir çalışma yürüttü. Çevirmenlik de yaptığı, yedi gün süren kongrenin altıncı gününde Berlinli kadın işçileri temsilen yaptığı bir konuşmasında şu önemli noktalara da değindi:


Kadın emeği konusunda gerici unsurların gerici görüşlere sahip olmaları, şaşılacak bir durum değildir. Ancak son derece şaşırtıcı olan, sosyalist cephede de kadın emeğine karşı çıkmak gibi yanıltıcı bir görüşe rastlanmasıdır… Sosyalistler şunu bilmelidir ki, mevcut ekonomik gelişmelerde kadının çalışması bir zorunluluktur… Sosyalistlerin her şeyden önce bilmeleri gereken şu ki, sosyal kölelik veya özgürlük, ekonomik bağımlılığa veya bağımsızlığa bağlıdır. (…) Bir işçi nasıl ki bir kapitalist tarafından boyunduruk altına alınıyorsa, kadına da aynısını kocası yapmaktadır. Kadın ekonomik özgürlüğünü almadığı sürece de boyunduruktan kurtulamayacaktır. Ekonomik bağımsızlığı için kaçınılmaz olan koşul da çalışmasıdır. Eğer kadınların özgür insanlar olması, toplumun diğerleriyle aynı haklara sahip birer birey haline getirilmesi isteniyorsa, ne kadın emeğini ortadan kaldırmaya, ne de kısıtlamaya gerek vardır. Ancak belirli durumlarda, bazı özel istisnai durumlarda… (…) Erkeklerin yardımı olmaksızın, hatta çoğu zaman erkeklerin itirazlarına rağmen, kadınlar, sosyalizm bayrağı altına girmiştir, hatta şunu da itiraf etmek gerekir ki, bazı durumlarda kendi iradelerinin dışında, salt ekonomik koşulların açıklıkla kavranmasıyla o yöne doğru istemsizce sürüklenmişlerdir. Fakat artık bu bayrağın altındalar ve orada kalacaklar da! Bu bayrağın altında eşit haklara sahip insanlar olarak kabul edilmek için savaşacaklar!”



II.Enternasyonalin kuruluş etkinliğinde, dünya işçi sınıfı temsilcilerinin bulunduğu bir yerde kadınların ezilmişliğine ilişkin böylesi bir konuşmanın tarihi değeri çok önemlidir.

Clara 1890’da anti-sosyalist yasanın yürürlükten kaldırılmasından sonra Stuttgart’a döndü. Yine ülkesinde işçi sınıfı mücadelesinin bir başka okulunda, onlarla birlikteydi. Clara emekçi kadın hareketini işçi sınıfının sosyalist mücadele bayrağı altında toplama sorumluluğunu derinden hissediyordu. Partisinde (Alman Sosyal Demokrat Parti) eline böyle bir fırsat geçmemişti ama yayıncı olan Dietz, Die Arbeiterin (İşçi Kadın) gazetesinde kendisine bu yolda bir sorumluluk tanımıştı. Kadınların daha çoğunun harekete katılmasında ve uluslararası birliğe doğru sistematik şekilde adım atabilmesinde İşçi Kadın gazetesinin Clara Zetkin için önemi büyük olmuştur.

Anti-sosyalist yasaların kaldırılması ve sosyalist hareketin serpilerek büyümesi kadın çalışmalarını da olumlu yönde etkilemişti. Alman Sosyal Demokrat Parti, kadın hareketi paralelinde 1891 yılında oluşturduğu programa kadınların politik, ekonomik ve hukuksal açıdan tam eşitliği talebini de koymuştu. Sosyalistlerin o günkü bakış açısında bu önemli bir karardı. Böyle bir kararda kadınların mücadelesi de önemli bir paya sahipti. Parti, kadın hareketinin gelişimini etkilemek ve yönlendirmek için, söz konusu programı doğrultusunda Gleichheit (Eşitlik) adlı bir kadın dergisi çıkarma kararı aldı. Birinci elden sorumluluk ve redaktörlük görevi Clara Zetkin’in olacaktı. İşçi Kadın gazetesinden sonra bu görev Clara için kadın hareketine doğru bir bilinç ve yön verilmesinde önemli bir araç olacaktı. 1891 yılı sonunda derginin ilk sayısı çıktı. Eşitlik dergisinin yayın politikası, kadınların sendikal hareket ve Parti’nin seçim propagandası çalışmalarında etkisini hemen gösterdi. Kadınlar sınıf mücadelesinde, toplumsal hayatta dinamik bir güç olmaya başlamıştı.

Clara’nın rehberliğinde kadınların yolu açılıyor, her yerde eşitlik talebi çoğalıyor

1893 yılında II Enternasyonalin Zürih’te yapılacak olan ikinci toplantısı için sosyalist kadınlar delege olarak Clara Zetkin’i görevlendirdi. Aynı süreçte Düsseldrof’ta sosyal demokrat yedi kadın yasak bir dernek (Düsseldrof Kadın Ajitasyon Komisyonu) kurmak suçlamasıyla mahkemeye çıkarılmışlardı. Kadınlar ilginç bir savunma yaparak, başkanı olmayan bu oluşumun yasak bir dernek sayılamayacağını belirtiler. Yargıca göre, bu durumda olmayan dernek feshedilmezdi ancak yine de yargıç kadınların cezalandırılması ve birliğin yasaklanması görüşü taşıyordu. Kadınlar yılmayıp kararı temyiz ettiler. Aynı süreçte sosyal demokrat kadınların temel haklar konusunda başlattığı tartışma ve mücadele, ülke gündemini etkiledi ve Parti Reichstag’da ilk kez kadınlar için seçme hakkı istedi. Clara Zetkin de kadınları bu talebe sahip çıkmaya çağırdı. Devlet ise bu mücadeleye Kadın Ajitasyon Komisyonu’nu ve Berlin’de kadınlar için kurulmuş eğitim derneğini yasaklayarak karşı çıktı. Bunun üzerine kadınların demokratik haklarına ilişkin çalışmalar hız kesmeden illegal olarak yürütülmeye başlandı. Polis takibine karşı kadınlar mücadele içinde önemli deneyim kazandılar. Önde gelen kadınlara karşı yürütülen yıldırma davaları hükümsüz kaldı. Clara Zetkin’in önderliğinde yürütülen çalışmalarla kadınlara dayatılan gericilik, süreç içinde ters tepti. Sosyal Demokrat Parti’nin ilk kadın konferansı 1900 yılında gerçekleştirilebildi. 1908 yılında ise kadınların aleyhine olan dernek tüzükleri feshedildi, kadınlar partilere üye olma toplantılara katılmaya hak kazandı.

Kadınların harekete geçmesinde seslerinin daha çok çıkmasında en önemli rol Gleichheit’teydi. Gleichheit kavganın başında, ustası Clara’nın ellerinin içindeydi. Hem işçi kadınların talepleri, hem kadınların genel hakları konusunda yol göstericiydi. Örneğin işçi kadınların o süreçteki öncelikli talepleri gazetede şöyle geçiyordu:


İş süresinin kısaltılması, anneler ve çocuklar için koruma kanunlarının çıkartılması, fabrikalara kadın denetimcilerin yerleştirilmesi; üretimi evinde yapan kadın işçilerin koşullarının iyileştirilmesi; uşaklık düzeninin kaldırılması; çocuk sömürüsünün bertaraf edilmesi.”

Derginin 1908 yılındaki abone sayısı 84 bindi. Tüm bunların yanında Eşitlik tek yanlı bakış açısına sahip bir kadın dergisi değildi. Siyasal süreç ve kadınla ilgili makaleler dışında kadınlar, gençler ve çocukların eğitim ve gelişimini yakından ilgilendiren, kültürden sanata kadar her konuda bilgilendirici, tanıtıcı, eğlendirici yazılar da içeriyordu.

Dergiye has işler dışında Clara, kadınların eğitimi, ev ve çocuk işleri konusundaki zorlukların aşılması noktasında emekçi kadınlarla yapılan toplantılara sıkça katılmış olup, bilgi ve tecrübesiyle emekçi kadınlara yön vermiştir. Elbette ki, bu mücadelede tek başına değildi. Emma İhrer, Ottilie Baader, Margarete Wengels, Agnes Wabnitz, Auguste Eichhorn de Clara’yla mücadeleyi birlikte omuzlayan yoldaşları arasındaydı.

Her Yerdeki Kadınlar Şimdi Bir Yerde

C. Zetkin, Parti’nin kadın yayın organı işleriyle ne kadar meşgul olursa olsun onu asıl ilgilendiren konu, öncesinde de olduğu gibi sosyalist kadınların birliği idi. Eline geçen her fırsatı, bu zemin içinde kullanmak ve kaydırmak arayışı ve inancını taşıyordu. 1896 yılında Londra’da yapılan uluslararası işçi ve sendika kongresinde bunun çabasını göstermiş ama sonuca ulaşamamıştı. Bu yöndeki önemli bir olanağı ise 18 Ağustos 1907’de Stuttgart’ta yapılan uluslararası kongrede yakaladı. Clara Zetkin ve yoldaşları kongreden bir gün önce İtalya, Rusya, Hollanda, Belçika, Fransa, Hollanda, İngiltere ve Hindistan dâhil olmak üzere 15 ülkenin kadın delegeleriyle ortak bir toplantı yaptı. Bu önemli toplantı tarihe I. Uluslararası Kadın Konferansı olarak geçti. Toplantıya katılan delegeler, kadın çalışmaları ve sorunları hakkında bilgi verdikten sonra, üzerinde hem fikir oldukları ayrı bir nokta vardı ki; o da kadınların uluslararası birliği ve hareketi için gerekli şartların mevcudiyetiydi. Ve bir adım daha atıldı. Toplantı sonrasında Clara’nın sekreterliğinde enternasyonalin bir parçası olarak uluslararası bir kadın bürosu kuruldu. İlerleyen zamanlarda Gleichheit, aynı zamanda kadınların uluslararası yayın organı olacaktı. Bu çalışmalarla yolun nereye varacağını bilen bir Clara’nın yanı başında Enternasyonal’in 1893 yılı kongresinde tanıştığı Rosa Lüxemburg ve diğer kadın yoldaşları vardı.

I. Uluslararası Kadın Konferansı etkisini kadınların gelmiş olduğu ülkelerde de göstermişti. Konferanstan sonra ülkesine çekilen kadınlar, işçi sınıfının davasına ve kadınların hak mücadelesine ait sorumluluklarına dört elle sarıldılar. 1908 yılında kadınlar üye oldukları partilerin propaganda ve ajitasyon çalışmalarının yanında kadınlara seçme hakkı tanınması mücadelesinde çok daha etkili olmaya başlamışlardı.

1910 yılına gelindiğinde, Avrupa’da, özelde ise Almanya’da yoğun kitle eylemleri vardı. Alman emperyalizminin “ulusal çıkar”yutturmacası temelinde başlattığı savaş kışkırtıcılığı, partide reformist eğilimleri ortaya çıkarmıştı. Rosa ve Clara partiyi içten kemiren bu sapmalara karşı da mücadele ettiler. Gerek Rosa ve gerekse de Clara’nın sesini kesmek, kadınlar üzerindeki etkisini zayıflatmak istediler. Kadın konferansının bu nedenle Clara önderliğinde yapılmasını dahi istemiyorlardı.

Aynı yıl yani 1910 yılında Kopenhag’da II. Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı yapılacaktı. Her türlü zorluğa rağmen Clara konferansa Eşitlik dergisinin ikinci redaktörü Kate Duncker ile gitti. Amaçları, kadınların savaşa karşı tavır almalarının ve halklar arasında barışçıl bir ortamın sağlanmasının savunulmasını istemekti.

Konferansa 17 ayrı ülkeden gelen kadınlar, uzun uğraşlarının sonucunda bir arada olmayı başarmanın, kadınların önüne yeni ufuklar koymuş olmanın gurur ve mutluluğu içindeydiler. Kendilerine uluslararası boyutta önderlik eden C. Zetkin’le bir arada olmak, onları ayrıca kendine güvenli kılıyordu. Şimdi sıra kadın için bir başka acil önem taşıyan sorunun çözümü doğrultusunda harekete geçmekti. Kongrede kadınların emperyalistlerin savaş çığırtkanlığı yapmalarına karşı tavır alması, Çarlığa karşı Finlandiya’nın yürüttüğü bağımsızlık mücadelesini desteklenmesi kararı alındı. Ama asıl önemlisi, kadınların temel sorunlarına ilişkin olanıydı: Kadın işçilerin ve çocukların güvenli sağlıklı yaşamını, kadının oy kullanma hakkını her yerde elde etmek.

II. Enternasyonal’in Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı’nı kadınlar açısından tarihi kılan yan ise dünya genelinde ortak bir mücadele ve dayanışma günü tayin etme kararıdır. Clara Zetkin konferansa gelirken bunun tam zamanı olduğu düşüncesindeydi. Amerikalı sosyalist kadınlar 1910 Şubat’ında kendi ülkelerinde böyle bir kadınlar günü gerçekleştirmişti. Bu bilinci dünya geneline taşımanın zamanıydı. New York’ta ağır çalışma koşullarının hafifletilmesi ve eşit işe eşit ücret talebiyle direnişe geçip, 1857 yılı 8 Mart’ında yakılarak öldürülen tekstil işçisi kadınların anısının dikkate alınmasına dair ABD’li delegelerin görüşü Clara Zetkin’in de düşüncesiydi. Bu çerçevede Kate Duncker ve Clara “Eşitlik ve barış için uluslararası kadınlar günü” önerisini kongreye sundular ve bu öneri kongrede kabul edildi.

Öneri kongrede kabul edilse de, kararın tarihi değerinin o anda anlaşılması zordu. İlk sosyalist kadınlar günü 1911 yılı Şubat ve Mart ayında 5 ülkede kutlanmaya başladı. 19 Mart’ta (1848 devrim şehitleri anısına işçi gösterilerinin yapıldığı gündü) Almanya, Avusturya, Danimarka, ABD, İsviçre, Avustralya ve daha birçok ülkede gerçekleşti. Clara, Eşitlik dergisindeki bir yazısında kadınlar günü etkinliğine o yıl bir milyon dolayında kadının katıldığı değerlendirmesinde bulundu. O günkü dünya nüfusu ile günümüz nüfusu kıyaslandığında kadınlar açısından bu rakam büyük bir rakamdır.

8 Mart’ın dünyanın her yerinde kadınlar için ortak mücadele günü olarak kutlanması ise süreç içinde gerçekleşti. 1. Dünya Savaşı koşulları emekçi halklar üzerinde önemli yıkımlara neden oldu. 8 Mart’ın düzenli kutlanmasının ise 8 Mart 1921 yılındaki Moskova kutlamasıyla birlikte gelenekselleştiği bilinmektedir.

Öteden beri devam eden mücadele bir yerden bir yere gelmiş ve buradan yoluna devam edecektir… Clara gözlerini dünyaya açtığı yıl kadın işçiler, hızla tekelleşmeye doğru yol alan kapitalizmin ağır sömürüsü altında, pamuk balyaları adasında doğum yapıp, yoğun çalışma ve açlıktan hasta olup ölüyordu. New Yorklu tekstil işçilerinin çığlığı bu nedenleydi ve bu çığlığın ağır bedeli kadınların yakılmasıydı. New Yorklu kadınların diri diri yakıldığı 8 Mart’ın hak arayan tüm emekçi kadınların sömürüye karşı direniş ve eşitlik mücadelesinde aynı zamanda bir anma içeriğine bürünmesi, bugünün üstünün kolay kolay örtülemeyeceği anlamını da taşıyor.

New Yorklu kadınların sesini 1910 yılındaki konferansa ulaştıran ABD’li kadın emekçileri ve bu çığlığı dünyanın kadınlarına ileten Clara Zetkin’i duyuyoruz; çünkü eşit işe eşit ücret, uzun çalışma sürelerinin kısaltılması temel talebimiz yanında, kadına yönelik şiddete, kadının eve hapsedilmesine, bedeninin tahakküm altına alınmasına ve daha çokça sorunlarımıza karşı hep birlikte, sesimizi diğer kadınların sesiyle meydanlarda birleştirmeye devam ediyoruz.

Kaynak : Hatice Eroğlu Akdoğan








6 Mart 2015 Cuma

Kitaplar Seslendi!

   4 Mart Dünya Sesli Kitap Okuma Günü'ydü. Kitap okumanın her daim başka bir keyfi ve anlamı olduğu düşünülürse sesli okumanın da ne kadar keyifli olacağı yadsınamaz..

   Öğrencilerimizle birlikte bu özel gün için neler yapabiliriz diye beyin fırtınası yapınca ortaya, küçüklere kitap okuma fikri çıktı. 3. sınıf öğrencileri olarak biz, ana sınıfındaki kardeşlerimize kitap okuyarak onları da kitapların büyülü dünyasına çekebiliriz dedik. Gönüllü öğrencilerimiz ana sıfını öğretmenlerimizin bizlere verdiği kitapları çalıştılar. Ses tonlarına, mimiklerine, vurgu ve tonlamalarına dikkat etmeye çalıştılar. Daha sonra da okumalarını yaptılar. Herkesin keyif aldığı bir etkinlik oldu :)